2023 yazı, Türkiye’nin pek çok ilinde meydana gelen yangınlar, sadece fiziksel yapıları değil, insanların psikolojik durumlarını da derinden etkiledi. İçinde yaşadığımız iklim krizi, orman yangınları gibi felaketleri daha sık ve yıkıcı hale getiriyor. Yerel yönetimlerin ve bakanlıkların yaptığı açıklamalar, bu felaketlerin bilançosunun ne kadar ağır olduğunu gözler önüne seriyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, son olarak yaptığı açıklamada, 8 ilde toplam 1168 binanın yangınlardan zarar gördüğünü bildirdi. Bu durum yalnızca ekonomik kayıplara yol açmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumsal ve bireysel psikolojimizi de olumsuz etkiliyor.
Yangınlar, hem doğrudan etkilenenleri hem de dolaylı olarak etkilenen toplulukları psikolojik olarak sarsabilir. İnsanlar, yangınların meydana geldiği bölgelerde yaşanan kayıplar, belirsizlik ve korku nedeniyle kaygı düzeylerinde artış yaşayabilirler. Bu durum, daha sonra travmatik stres bozukluğu (TSSB) gibi ruhsal rahatsızlıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Yangın sonrası insanların hissettikleri ıstırap, yalnızca fiziksel kayıplarla değil, aynı zamanda anı, kimlik ve bağlılık duygularıyla da ilgilidir. Bir birey, içinde yaşadığı evi, komşularını ve toplumu kaybettiğinde, bu kayıplar onları travmatik bir deneyime sürükleyerek ciddi ruhsal sorunlara yol açabilir.
Bakan Kurum'un açıkladığı yangın bilançosu, sadece binalarla sınırlı kalmayıp, insanların ruh hallerini de etkiliyor. Bu noktada sosyal destek mekanizmaları devreye girmektedir. Toplumsal dayanışma, yangınların yarattığı travmatik etkileri hafifletmek için kritik öneme sahiptir. Yerel yönetimler, sosyal hizmetler ve gönüllü organizasyonlar, yangın mağdurlarına psikolojik destek sağlamak için çeşitli programlar geliştirmelidir. Bunun yanında, kişisel yaşantıları etkileyen bu tür trajedilere maruz kalmış bireylerin, destek gruplarına katılması önemlidir. Hem psikolojik destek hem de sosyal etkileşim, travmanın üstesinden gelinmesine yardımcı olabilir.
Uzman psikologlar, yangınlar sonrası meydana gelen travmaların tedavi edilmediği takdirde uzun vadeli sonuçlar doğurabileceğini belirtmektedir. Yangınlar sonrası insanlar, kendilerini güvende hissetmedikleri bir çevrede yaşamak zorunda kalabilir. Bu da, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir güvensizlik hissi yaratıyor. Rabia, Merve ve Cem gibi birçok birey, yaşadığı evi kaybettikten sonra yaşamlarında güçlü bir belirsizlik hissetmeye başladı. Duygusal ve psikolojik destekle, toplumun bu zor günleri atlatması mümkün olacaktır.
Türkiye’de yaşanan yangın felaketlerinin, sosyal yapı üzerinde yarattığı gerilimi anlamak için, toplumların dayanıklılığını ve dayanışma gücünü göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu tür felaketler, insanların bir araya gelerek birbirlerine destek olmaları için bir fırsat yaratabilir. Yangınların ardından düzenlenen yardım kampanyaları ve sosyal etkinlikler, toplumsal dayanışmanın güzel örneklerini sergilemekte ve insanların duygusal iyileşmelerine katkıda bulunmaktadır.
Yangın felaketleri sadece maddi kayıplara yol açmadığı gibi, bireylerin ruh sağlıklarını tehdit eden unsurlar da yaratmaktadır. Türkiye’nin 8 ilinde 1168 binanın zarar görmesi, sadece bir inşaat ve sahiplerine ait mülk sorunu değil, aynı zamanda toplumsal bir travma hikayesidir. Bu hikaye, insanların hayatlarında yer alan eşyaların, anıların ve bağlantıların sürekliliği üzerine düşündürmelidir.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’deki yangınların sadece fiziksel bir sorun değil, aynı zamanda derin psikolojik etkiler yarattığını gözler önüne sermektedir. Bu nedenle, toplumsal dayanışma ve psikolojik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Gelecekte yaşanabilecek felaketlere karşı daha hazırlıklı olmamız ve toplumsal bağlarımızı güçlendirmemiz gerekmektedir.