Son günlerde İstanbul'un bazı ilçelerinde baş gösteren yüksekten düşme tehlikesi, sadece fiziksel yaralanma olasılığını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda ciddi psikolojik sonuçlar da doğuruyor. Uzmanlar, bu tür tehlikelerin altında yatan duygusal, sosyal ve psikolojik faktörleri anlamanın önemine dikkat çekiyor. Bu yazımızda, İstanbul’un bahsedilen üç ilçesindeki durumun analizini yapacak ve yüksekten düşme tehlikesinin bireysel ve toplumsal etkilerini değerlendireceğiz.
İstanbul’un Beyoğlu, Kadıköy ve Üsküdar ilçelerinde boyu 2,5 metreyi bulabilen yapıların varlığı, özellikle yüksekten korkusu olan bireyler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Yüksekten düşme korkusu, psikolojik olarak “akrofobi” olarak bilinir ve bireyler üzerinde önemli sonuçlar doğurabilir. Akrofobi; ruhsal bozukluklar, anksiyete, kaygı hali ve sosyal fobi gibi durumlarla yakından ilişkilidir. Yüksekten düşme olasılığına karşı duyulan endişe, kişilerin günlük yaşamlarını da olumsuz etkileyebilir. Özellikle kentsel alanlarda yaşayan insanlar, bu tür yüksekliklerle sıkça karşılaştıkları için sürekli bir tedirginlik hali içinde olabilirler. Bireyler, bu yerlerde bulunmaktan kaçınmaya başlayabilir veya yüksek yapıların bulunduğu bölgelerde daha az aktif hale gelebilirler.
İstanbul gibi büyük bir şehirde, bu tür korkular yalnızca bireyleri etkilemekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal bir sorun haline de gelir. Yükseklik korkusu yaşayan bireyler, sosyal etkileşimlerine çekingen yaklaşabilirler. Örneğin, etkinliklere katılmaktan kaçınabilir ya da yalnız kalmayı tercih edebilirler. Özellikle genç bireylerde, bu durum sosyal izolasyona neden olabilir. Bunun sonucunda, bireyler kendilerini yalnız hissedebilir, kaygı düzeyleri artabilir ve zamanla bu durum depresyon gibi daha ciddi ruhsal sorunlara yol açabilir. Toplumun psikolojik sağlık durumu, bireylerin ruhsal durumları ile doğrudan ilişkilidir. Eğer yüksekten korkan bireylerin sayısı artarsa, toplumsal psikolojik sağlığın da olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır.
İstanbul'da yapılan gözlemler, bireylerin bu tehlikeleri ciddiye almadığını ve çoğu zaman yaşadıkları korkularla yüzleşmekte zorlandıklarını göstermektedir. Ayrıca, bu gibi yapılar üzerinde gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması da ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Yetkililerin, bu durumu göz önünde bulundurarak daha proaktif bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Eğitim programları ve bireylerin yüksekten düşme korkusunu yönetme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olacak seminerler düzenlenebilir.
Sonuç olarak, İstanbul’un Beyoğlu, Kadıköy ve Üsküdar ilçelerinde karşılaşılan yükseklik tehlikesi, yalnızca fiziksel bir risk olarak ele alınmamalıdır. Psikolojik etkileri ve toplumsal sonuçları da göz önünde bulundurmalıyız. Bu nedenle, yükseklik korkusu yaşayanlar için destekleyici ortamlar sağlanmalı ve bireylerin bu durumla başa çıkmalarını kolaylaştıracak kaynaklar sunulmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir şehirdeki yapıların güvenliği, sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan da önem taşımaktadır.