23 Ekim 2023 tarihinde Endonezya'nın Java Adası'nda meydana gelen 5,7 büyüklüğündeki deprem, bölgedeki yaşamı derinden sarstı. İlk belirlemelere göre, depremin ardından 8 evin tamamen çöktüğü ve birçok insanın evlerinden tahliye edildiği bildiriliyor. Bu durum, yalnızca fiziksel hasar ve kayıplarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda yerel halk üzerinde önemli psikolojik etkiler de yaratacak. Psikolojik etkiler, doğal afetlerin neredeyse kaçınılmaz bir parçasıdır ve bu tür olaylara maruz kalan insanlar için ruhsal sağlık sorunlarına yol açabilir.
Depremler, insanların yaşamlarında beklenmedik ve dramatik değişikliklere sebep olabilir. Kayıplar, maddi hasar ve belirsizlik, bireylerin ruhsal durumunu etkileyen önemli faktörlerdir. Deprem sonrası yaşanan travmalar, özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi savunmasız gruplar için kalıcı izler bırakabilir. Psikologlar, doğal felaketlerin ardından yaşanan psikolojik sorunların genellikle üç ana başlıkta toplandığını ifade ediyor: Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), deprem korkusu ve genel kaygı bozuklukları. Bu bozukluklar, afet sonrası yüksek stres seviyesinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir.
Endonezya'daki depremde, insanların psikolojik durumları üzerindeki olumsuz etkiler, hem bireysel düzeyde hem de toplumsal düzeyde hissedilecektir. Özellikle, evlerini kaybeden veya ciddi şekilde hasar gören aileler, gelecek kaygısıyla baş etmek zorunda kalacaklar. Deprem sonrası yaşanan belirsizlik, bireylerde anksiyete seviyesinin artmasına sebep olabileceği gibi, sosyal destek sisteminin zayıflaması durumunda bu etkiler daha da derinleşebilir.
Psikolojik destek, doğal afetlerin ardından hayati bir öneme sahiptir. Afet sonrası, uzmanların hızlı bir şekilde devreye girmesi ve toplumsal destek mekanizmalarının oluşturulması, insanların yaşadığı travmanın etkilerini azaltabilir. Endonezya'da bu durumun nasıl gelişeceği, hükümetin ve sivil toplum kuruluşlarının nasıl bir stres yönetimi ve destek mekanizması oluşturacağına bağlıdır. İhtiyaç duyulan psikososyal destek, bireylerin yaşadığı kayıplarla başa çıkmalarına yardımcı olmanın yanı sıra, toplumsal dayanışmayı artırarak insanların yeniden sosyal hayata adapte olmasını sağlayabilir.
Uzmanlar, doğal felaketler karşısında duygusal ve psikolojik dayanıklılığı artırmak için çeşitli yöntemler önermektedir. Bu metotlar arasında, bireylerin duygularını ifade etmelerine olanak tanıyan grup terapileri, bilinçli farkındalık çalışmaları ve stres yönetimi teknikleri gibi uygulamalar bulunmaktadır. Ayrıca, toplum içinde dayanışma ve paylaşım kültürünün teşvik edilmesi, bireylerin ruhsal sağlıkları üzerinde olumlu etkiler yaratabilir. Birlikte yaşanan acı, bireylerin birbirine destek olmasını ve daha sağlıklı bir topluluk oluşturmalarını teşvik eden bir faktör haline gelebilir.
Sonuç olarak, Endonezya'da meydana gelen 5,7 büyüklüğündeki depremin yarattığı maddi hasarın yanı sıra, bu olayın bireyler ve toplum üzerindeki psikolojik etkileri de dikkate alınmalıdır. Afet sonrası psiko-sosyal müdahaleler ve toplumsal destek sistemleri, bu olumsuz etkileri en aza indirmek adına kritik bir öneme sahiptir. Unutulmamalıdır ki, doğal felaketler insanların ruhsal sağlıklarını derinden etkileyebilir; bu nedenle, bilinçli bir şekilde hareket etmek, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sağlıklı bir yeniden yapılanma sürecinin önünü açacaktır.