Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çoğu insan için tanı konulması karmaşık ve çok boyutlu bir psikolojik rahatsızlık olarak bilinir. Ancak yeni bir tartışmalı test, DEHB tanısını yalnızca altı basit soruyla koymanın mümkün olduğunu öne sürüyor. Peki, bu testin geçerliliği ne kadar? DEHB tanısı koymak için bu kadar basit bir yaklaşım yeterli mi? Psikoloji alanında pek çok uzman, bu tür hızlı değerlendirmelerin risklerine dikkat çekiyor. Gelin, bu tartışmalı DEHB testinin detaylarına birlikte göz atalım.
DEHB, genellikle çocukluk döneminde başlayan, dikkatte sürekli bir eksiklik ve hiperaktivite ile kendini gösteren bir durumdur. Bu rahatsızlık, bireyin sosyal hayata, okulda ve işteki performansına olumsuz etki edebilir. DEHB'nin belirtileri arasında dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik, dürtüsellik, unutkanlık ve organizasyon eksiklikleri yer alır. Bu belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterse de, genel olarak günlük yaşamı olumsuz etkiler. Uzmanlara göre, DEHB tanısı koymak için yalnızca belirtilerin varlığı yeterli değildir; ayrıca bu belirtilerin kişinin günlük yaşamını nasıl etkilediği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna yönelik yapılan bu yeni test, sadece altı sorudan oluşuyor ve bu soruların yanıtlarına dayalı olarak hızlı bir tanı koymayı vaat ediyor. Testin sorguları genellikle günlük yaşamda karşılaşılabilecek durumlar üzerine inşa edilmiş olup, oldukça basit bir düşünme süreci gerektiriyor. Örneğin, "Sık sık dikkatiniz dağılır mı?" veya "Aşırı hareketli misiniz?" gibi sorularla, katılımcıların kendi deneyimlerine yanıt vermesi bekleniyor. Ancak uzmanlar, bu kadar kısıtlı bir değerlendirme ile DEHB tanısı koymanın son derece riskli olduğunu savunuyor.
Bu tür basit testlerin, bireyleri yanlış yönlendirme potansiyeli bulunduğu ve DEHB'nin tanısının yalnızca duygusal ve davranışsal bir durum olarak ele alınamayacağı belirtiliyor. Ayrıca, DEHB’nin belirtilerinin başka psikolojik bozukluklarla örtüşebileceği unutulmamalıdır. Örneğin anksiyete ya da depresyon, benzer belirtiler gösterebilir, bu nedenle detaylı bir değerlendirme süreci önemli bir aşamadır.
Bir kişinin DEHB olup olmadığını anlamak için sadece birkaç soru değil, kapsamlı bir psikolojik değerlendirme, aile geçmişi göz önünde bulundurulmalı ve gerektiğinde uzman bir doktorun fiziksel muayenesi de yapılmalıdır. Çünkü DEHB’nin teşhisi, bireyin yaşadığı zorlukları anlamak için farklı bakış açıları gerektirebilir. Dolayısıyla, bu tür hızlı ve yüzeysel testlerin, uzun vadede yanlış teşhis ve tedavi süreçlerine yol açabileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, DEHB tanısı koymak, yalnızca belirtilere dayalı bir süreç değil, aynı zamanda bireyin yaşam kalitesinin arttırılması için atılması gereken önemli bir adımdır. Bu yüzden, yalnızca altı sorudan oluşan bir testin, kişiye doğru bir tanı koyma kapasitesine sahip olduğuna inanmak oldukça yanıltıcı olabilir. Asıl hedef, etkili bir tanı ve tedavi süreci ile bireylerin hayatlarına olumlu katkılarda bulunmaktır.
Bu konudaki tartışmalar, psikoloji dünyasında sürmeye devam ediyor ve sıradan bireylerin bu tür uygulamalar karşısında dikkatli olması öneriliyor. DEHB'nin teşhis ve tedavisinde uzman bir terapist veya psiko-eğitimli bir sağlık profesyoneline başvurmak, bireylerin doğru bilgi ve destek almasını sağlayacaktır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak ve destek almak için bu alanda uzman kişilere yönelmek her zaman en doğru yoldur.