Son günlerde bir baba ile ilgili yaşanan olay, hem toplumda büyük bir yankı uyandırdı hem de çocuk istismarı üzerine dikkatlerin yeniden odaklanmasına sebep oldu. 2 yaşındaki kızına yönelik şiddet uyguladığı tespit edilen bir baba, yerel güvenlik güçleri tarafından tutuklandı. Bu trajik olay, sadece fiziksel şiddetin değil, aynı zamanda psikolojik etkilerin de ne denli derin olabileceğini gözler önüne serdi. Çocuklar, yaşadıkları her türden ruhsal travmanın etkilerini hayatları boyunca taşır; bu nedenle aile içindeki şiddet, yalnızca fiziksel yaralar bırakmaz, aynı zamanda çocuğun psikolojisini de ciddi anlamda olumsuz etkiler.
Çocuk psikolojisi uzmanları, aile içindeki şiddetin çocuk üzerinde yarattığı etkilere dair önemli bilgiler paylaşıyor. Şiddete maruz kalan çocuklar, genellikle ruh sağlığı sorunları ile yüz yüze gelirler. Bu tür çocuklar, düşük özsaygı, kaygı bozukluğu, depresyon ve sosyal alanlarda güçlük gibi problemlerle karşılaşabilmektedir. 2 yaşındaki bir çocuk, daha sözel becerilerini geliştiremediği için yaşadığı mağduriyeti ifade etme konusunda yetersiz kalır. Bu durum, çocuğun içsel dünyasında önemli travmalara yol açabilir. Çocuk, yaşadığı korku ve güvensizlikle başa çıkmakta zorlanır, bu da ileriki yaşlarda çeşitli psikolojik sorunların ortaya çıkmasına yol açabilir.
Aile içerisindeki şiddet, yalnızca fiziksel eylemlerle sınırlı değildir; aynı zamanda geçerli bir tepki ve düşünce biçimi haline gelebilir. Bir çocuğun, kendine veya başkalarına yönelik sağlıklı bir dünyayı anlaması için güvenli bir aile ortamına ihtiyacı vardır. Ancak istismar, bu dengeyi sarsan bir unsur olarak karşımıza çıkar. Baba tarafından uygulanan şiddet, çocuğun gelecekteki ilişkilerini, arkadaşlıklarını ve toplumsal yaşamını doğrudan etkileyebilir. Yalnızca kurbanın değil, şiddet uygulayan bireyin de psikolojik durumu sorgulanmalıdır. Şiddet uygulayan baba, muhtemelen kendisi de geçmişte benzer travmalar yaşamış ve bu döngüyü devam ettirme eğiliminde olmuş bir bireydir. Bu durum, toplumsal yapının ne denli kırılgan olduğunu ve çocuk istismarının önlenmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
Psikolojik perspektiften bakıldığında, bu tür olaylara müdahale etmenin kritik önemi vardır. Çocuklar, maruz kaldıkları şiddet nedeni ile ebeveynleriyle olan bağlarını zedeler ve bu bağın tekrar inşa edilmesi uzun ve zorlu bir süreç olabilir. Çocuklardan birinin şiddet mağduru olduğu durumlarda, ailelerin ve toplumun bir araya gelip sorunun üstesinden gelmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Çocuklara yönelik şiddeti önlemenin en etkili yollarından biri, toplumsal bilinçlendirme ve eğitimdir. İnsanların, şiddetin sonuçlarının sadece fiziksel boyutla sınırlı olmadığını kavraması, çocukların güvenli ve sağlıklı bir ortamda yetişmelerini sağlamaya yönelik önemli adımlardan biridir.
Bu tür olayların sıkça medyada yer alması, toplumda daha geniş bir farkındalık yaratma fırsatı sunmaktadır. Kısa vadede yaşanan velayet kaybı ve ceza süreçleri ailenin ciddi anlamda zarar görmesine yol açsa da, uzun vadede bu tür olayların önlenmesi ve kamu bilincinin artırılması, toplumda köklü değişimlere neden olabilir. Çocuk istismarı ile mücadele, bütün bir toplumun görevi olmalıdır ve bu konuda atılacak her adım, geleceğimizi inşa edecek olan çocuklarımızın sağlıklı bir birey olarak yetişmelerine katkı sağlar.
Sonuç olarak, 2 yaşındaki çocuğa şiddet uygulayan babanın tutuklanması, sadece bir vatandaşı değil, tüm toplumu düşündürmesi gereken bir durumdur. Psikolojik açıdan bu tür gelişmelerin etkileri büyük ve derindir. İstismar mağduru olan çocukların tedavi süreçlerinin yanı sıra, bu tür olayları önlemek adına toplumsal bir seferberlik oluşturmak elzemdir. Gelecek nesilleri korumak, hepimizin ortak sorumluluğudur.