Son günlerde ülke genelinde yaşanan şiddet olayları, toplumda büyük bir infial yaratırken, 12 yaşındaki Eyüp’ün bıçaklanarak öldürülmesi ise tüm dikkatleri üzerinde topladı. Genç yaşta kaybedilen bir hayat, sadece aile bireylerini değil, toplumu da derin bir acıya sürüklüyor. Eyüp'ün trajik ölümü, şiddetin çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu olay üzerinden çocukların maruz kaldığı şiddetin nedenlerini, sonuçlarını ve sosyo-psikolojik boyutunu incelemek, toplumsal bir sorumluluk olarak karşımıza çıkıyor.
Çocukların yaşadığı şiddet olayları, yalnızca fiziksel yaralarla sınırlı kalmaz; bu durum psikolojik travmalara da yol açar. Eyüp’ün ölümü, sadece bir kayıp değil, aynı zamanda başka çocuklar için de bir tehdit unsuru haline geldi. Çocuklar, maruz kaldıkları şiddet nedeniyle, yalnızlık, korku ve güvensizlik gibi güçlü duygularla baş başa kalabilirler. Bu tür travmalar, çocukların gelişimini olumsuz etkileyerek ilerleyen yaşlarda sosyal ve duygusal sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin, kaygı bozuklukları, depresyon ya da antisosyal davranışlar gibi durumlarla karşılaşmaları muhtemeldir. Eyüp’ün olayında olduğu gibi, çocukların hedef alınması, yalnızca bireysel bir sorun değil; aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk ve farkındalık gerektiren durumdur.
Eyüp’ün ölümü, toplumsal bir bilinçlenme çağrısını da beraberinde getiriyor. Şiddetin önlenmesi ve çocukların korunması, sadece ailelerin değil, tüm toplumun sorumluluğudur. Okul yönetimleri, öğretmenler, ruh sağlığı uzmanları ve aileler; çocukları korumak için işbirliği içerisinde olmalıdır. Eğitim kurumları, çocuklara sadece akademik bilgiler vermekle kalmamalı; aynı zamanda empati, hoşgörü ve şiddeti reddetme gibi değerleri de öğretmelidir. Aileler, çocuklarına sevgi ve güven duygusu aşılamalı, iletişimi güçlendirerek onların duygusal gelişimlerine katkıda bulunmalıdır. Ayrıca, çocuklara yönelik şiddet suçlarının cezalarının artırılması ve bu konuda farkındalık yaratacak sosyal projelerin geliştirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, Eyüp’ün hayatını kaybetmesi, şiddetin çocuklar üzerindeki etkilerine dair farkındalığı artırma gereğini gözler önüne seriyor. Bu trajik olay anısına, çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi için elimizden geleni yapmak, hem birey olarak hem de toplum olarak sorumluluğumuzdur. Gelecek nesillerin sağlıklı, mutlu ve güven dolu bir ortamda büyümeleri için çalışmalıyız. Eyüp gibi daha fazla çocuğun acı hikayelerini yaşamaması adına bir araya gelerek güçlü bir toplumsal hareket oluşturmalıyız. Unutulmamalıdır ki çocuklar, sadece yetişkinlerin geleceği değil; aynı zamanda yaşanılır bir Dünya’nın teminatıdır.